7 Şubat 2015 Cumartesi

Yayınımıza Kısa Bir Süre Ara Veriyoruz

Şekerle olan bağlantımızı 14/02/2015 tarihine kadar istemeden de olsa kesiyorum. 
Bu ayrılığı yaşamak zorundayız çünkü ben kendisine artık farklı gözle bakmaya başlamışım.
Çünkü kendisi dilime, damağıma yerleşmiş bedenimi sömürüyor. Mutlu olabilmek için, gel dilime damağıma yerleş, sonra da bel çevremde simit yap demişim gibi ısrarla aklımdan çıkmıyor.

Kıyamet nereden koptu, asıl mesele bu aslında.

Herkes Mersine ben hep tersine ya... 

Alışılmışa inat, 56846. rüyamı göreceğim saatte yoga sınıfında olmam ve bununla yetinmeyip, spor ayakkabılarımla Caddebostan sahilinde koşacağım dakikalarda, stilettolarımla şehrin en trafikli caddesini arşınladığımdan ve  akşama biralı /  patatesli hayaller kurduğumdan ... 

Sistem çöktü!
Devrildim.
Sabah uykumu, şimdi deriiiiin biiii nefes alıyoruz evvveeet,  cümlesine feda etmem geldi akşam 19 civarı gözkapaklarıma oturdu.

Gitmedi yüzsüz! 

Yapıştı kaldı arsız mahalle kadını edası ile.

Öyle ki bira içme sevdası bile kovamadı onu.

Tembelliğime tavan yaptırıp, sinirime mekik çektirdikten sonra sanki biraz durdu mu ne?

Elimde telefon, bir o yana bir bu  yana ben yazarken; aklıma uykuyu pekiştirecek bir fikir geldi! 

Hem de bir kol boyu mesafemde! 

Çocuğundan gizli yasaklı şeyleri yiyen yaşlı hallerimle odamda sakladığım nutella kavanozuna, kolumu uzatmamla almam 4 saniye kadar sürdü. Kendisini multimedya odamda saklıyordum. 

Çok yorgunum ve miskinleyesim var. Bu durumu taçlandıralım şeklinde konuşma baloncukları kafamda ne kadar hızlı geçti anlatamam.

Üstelik ben öyle bir benim ki, kavanozun yanına folyoya sarılı kaşık dahi koymuşum! 

Değeyin keyfime! 

3 kaşıkçık yemiştim ki maalesef evin yemekten sorumlu bakanına yakalandım!

Aramızda öyle bir çekişme yaşandı ki sanırsın Zara'da indirim dönemindeyiz; o bayıldığım elbisenin en son kalan xs bedenini bizim yemekten sorumlu bakana kaptırmışım! Var gücümle yapıştım kavanoza!

İnsan gibi yemek yemiyorsun da gene buna mı dadanıyorsun? 
Ben de diyorum ki neden sesi çıkmıyor?
Ver şunu bana ver! 
Bırak diyorum sana! 
Bir de sağlıklı besleniyorum der! 
Ver dedim! 

Bakan, bunları söylerken ben boş durmadım. 

İçimde yaşayan, 6 yaşında kalan çocuk uyandı uykusundan. 

Bana ne yaaaağ vermem! 
Yiycem işte sana ne! 
Vermem dediiim! 
Ver diyeceğine otur sen de ye! 
Bak senden güzeli var mı bu dünyada? 

Bu cümleyi söylememle elimin gevşemesi, gülmeye başlamam aynı anda oldu ve kavanozu kaybettim.

Bir kaşık daha yeme pazarlıklarım sonuç vermeyince, geçen hafta İzzet Çapa'nın bahsettiği "Şekeri Bırakma Seanslararı" yapan yerden bahsetmek geldi aklıma. 
Ama tabii kimi kandırıyorum? 
Bu da sonuç vermedi. 

Al götür bu kavanozu. Ama çöpe sakın atma! ( Aslında ben dönem dönem dayanamayıp, kendini bana yedirme ihtimali olan bütün yiyecekleri, paketleri açılmamış dahi olsa çöpe atan biriyimdir! Ama dedim ya nutella ile ayrı bağımız var!!! ) Benim bulamayacağım bir yere sakla. Öyle ki evin duvarını delsem bulamıyım.
Görmesin gözüm, dedim ve sustum.

İtiraf ediyorum zaafım var. 
Gözümün gördüğü canlı - cansız her ne ise seviyorsam dayanamıyorum kardeşim!

Sevdiğim her ne ise öteye lütfen bak lütfen diyorum. Görünme gözüme ya da yanında kaşığınla gel benim ol! :) 

O an bir nefes aldım ve karar verdim. 

Malum haftaya bugün mıç mıç sevgililer günü. 
Ve ben o güne kadar şekerli mamüllerle vedalaşıyorum. 

Onun yerine doğala yakın, daha az zararlı bir şekerle idare ediciğim! 

Kendisi Fırında Elma Dilimi. 

Gayet tembel işi bir tatlıdır. Bana göre tatlı sayılır. Yanına biraz muhallebi ile... 
Neyse yine aklım bulanmaya başladı. 

Yolumdan dönmeyeceğim.
Haftaya bugün burada, elmanın anlam ve önemini anlatan "yazı"m olacak.
Umarım okursunuz.

Hepimizin var kötü alışkanlıkları.

Siz de bir iyilik yapın, bir hafta sevdiğiniz bir şeyinizden vazgeçin. 
Hunharca tüketmemiş olduğunuzdan, özlemle kavuşacaksınız emin olun.

*** Ellerimle vazgeçtiğim şeyi, markete gidip tekrardan satın almam. Hatta inadına o marketten sunta alırım ama yine onu almam. Nasıl bir mantıktayım, ben bile çözemedim! 

Elmalara gelince... Damak tadınıza göre ister yeşil, ister sarı isterseniz kırmızı olsun. Orta çekirdeklerini temizliyoruz. Araba tekerleği edası ile ince ince dilimliyoruz. Yağlı kağıt serili fırın tepsisine diziyoruz. Üzerine istersek tarçın serpiyoruz. Sonrasında yallah 180 derece fırına. Ne zaman elmalar kendinden geçip, bayılıyorlar; o zaman fırından alıyoruz. 

İster soğuk, ister sıcak. 
Sonra doğru mideye. 

*** Nutella yüklemesindem sonra elbette uyudum! Ve elbette geceyarısından sonra uyandım. Ve elbette uykum kaçtı. 

En iyisi bir adet yeşil elmayı kabuğunu soyup, yemek! ;)

Yoksa kovduğum şeytanlar, gün ağarmadan bana o kavanozu bulduracaklar. :)