4 Ocak 2015 Pazar

Kendimle Hesaplaşma : Annemin Beni Doğurduğu Yaştayım

Hiç bu kadar ağır olacağını bilmiyordum 2015'e girişimin. 

Hesap kitap benim işimdi ya bir zamanlar. 

Denklemi yazıyorum sana iyi oku! 

2015-1983=32=Hayriye Hanım, Bayan aY'ı doğurdu=Eyvah!

Aşkım bir tanem Teomanım, bir bar taburesi üstünde babamın öldüğü yaştayım , PARAMPARÇA diyor ya; ben de elimde şarap kadehimle bugün : yine annemin mutfağında annemin beni doğurduğu yaştayım HESAPLAŞMA ...

2015'e alkolsüz girdim ben biliyor musun? Kimseler inanmadılar buna. Tek yudum alkol yok, bilakis o gece sadece su ve yeşilçay içtim.

Yeşilçay bütün alkollerden daha alkollü emin ol. Vol %70 civarlarında uçuyor. Ben diyorsam inan bana. Tecrube ile sabit. 

Geçtim aynanın karşısına o gece.

Öyle bir alkol ki bu, içimde olanları, kafamdan geçenleri, sade, masum, acınası bir kibarlıkla konuşmamı sağladı. Dünyanın en afyonlu sigarasını getirsen, ancak bu havaya girerdim ben. 
Öyle ki, söylemem gereken temel 3 cümlem vardı. Sabah olunca anladım ki o 3 cümleyi kuramamışım bile. Haykıramamışım. Beynimin içi yine saman dolmuş. Düşünmüş AMA düşündüğüm olaylar zincirine belirtili isim tamlaması, kuramamışım. Sıfat tamlaması kuramamışım. Kurduğum cümleler olsa olsa takısız isim tamlaması olmuşlar.

Ben büyüdüm mü yoksa yüklerim mi ağır geldi de bu kadar sakin oldum? Yoksa çarpıldım mı bir yerimden başka bir yerlere?

Elimde tekilalarla, kendini müziğe bırakıp, çılgınca dans eden, ayakları şişmeye başladığı anda bütün hijyen kurallarını yıkıp, pabuçlarını bar taburesnin altına park etmek sureti ile dansına daha hızlı ve kıvrak devam eden, eve dönünce ayaklarını 80 derece suda yıkayan, sonrasında biraz da çamaşırsuyu ilave ettiği suda topuklarını ovalayan bana ne oldu ???

Aklı evel bir kızdım. Çılgın bir kızdım. Korkak bir kadındım. Çekinceleri olan, küçük bir kadın. Asi gençliktim. Umarsız kız çocuğu. Şehir sınırlarındaki en agrasif kız. En dediğim dedik kız çocuğu. En inatçı, en haylaz, en sorumsuz. En tembel, en çenebaz. En itiraz ediyorumcu...

Ne oldu da sakin sakin konuştum aynaya karşı?
Bağırmadım. 
Ağlamadım.
Gözlerim doldu bir an, tırnaklarımı avuçlarıma sapladım. Canımı yaktım ama ağlamadım son kez. 

Hesap sormadım aynaya bakarken.

32 yaşıma çöken sükûnetle konuştum aynaya yansıyan benle.

Açıkladım. 

Sorgulamaya kendimden başladım. 
Kendi kendimin doktoru oldum. 
Karakter analizimden başladım.
Huysuzluklarımdan.
Eksiklerimden başladım. 
İçimi koydum dışıma, karşısına geçtim.
Bir bir anlattım.
Ben neden böyleydim. 
Bulduğum sonuçları anlattım. 

Susutum. 
1 şey istedim.
Sustum. 
1 cümle kurdum. 

Çaresizce baktım o aynaya.

Güm diye ayna şakırdaması duyuldu.

Ayna paramparça olmuştu artık.

İlk kez...

Yürüdüm gittim.

Aklımda olan neydi onu da tam bilmiyorum.

Ayna ile neden o gece yüzleştim hala bilmiyorum. Aynalara hasret kalmak , aynaları özlemek ...



*** Anneme gelmeme 30 gün kadar kalmış. Aile bireyleri ve annemin kucağına yerleşmiş dayımın büyük kızı.



Eyvah ki ne eyvah! dediğim pek çok şeyin, beni ilk tırmalayanı : Artık annemin beni doğurduğu yaştayım! 

Annemin, arkadaşlarımın annelerine göre daha büyük olduğunu anlamam ilkokul 1. sınıfta okuduğum yıla denk geliyor. Okulun ilk günü herkes annesi ile gelir ya okula. Biz de bu ritüeli bozmadık annemle. Herkesin elinde bir adet anne vardı o gün. Sırama annem yerleştirdi beni. Beslenmen var burada, öğrentmenin söyleyince yiyeceksiniz. Evdeki gibi yapma, arkadaşlarından geri kalma, ye beslenmedekileri dedi ve sınıfın dışına çıktı.
Saf saf baktım. 
Bütün çocuklar ağlıyordu annelerinden ayrıldıkları için. Ben de camdan beni gözetleyen anneme baktım. Ağlamıyor ama gözleri dolmuş. Hem gözleri dolduğundan hem de sınıfttaki diğer cücüler ağladığı için !!! ben de başladım ağlamaya. 

Salak mıydım? Salak olsam iyi hem salak hem saftım.

Gözüme  ilişti diğer anneler. 
Hepsinin saçları pırıl pırıldı. 
Yüzleri daha gergindi. 
Sanki daha uzundular. 
Daha mı ...
Tamam şimdi buldum!!!  Bunların saçları beyaz değil, sarı, kahverengi , kırmızımsı, siyahtı. 
Benim annemin saçları ise fındık kabuğuna katılmış, gri renkteydi.

Sanırım, benim annem diğer annelerden yaşlı.
Peki neden?
Ben küçüğüm ondan olabilir mi?
Küçük olmak boyu kısalık mı?
Yaşı küçüklük mü? 
Yoksa her türlü şımarıklığın hoş görülmesi mi? 

Anneme sorduğumda gülümsedi. Ben arkadaşlarının annelerinden yaşlıyım, çünkü sen benim 3. Çocuğumsun bir abin, bir ablan var. Arkadaşların, annelerinin ilk çocuğudur ...

Hep genç annem olsun istedim. 

İlk kez bugün insanlara yazıyorum, ahali dışında birileri ile bu dileğimi paylaşıyorum. Abim, annemin kardeşi gibi duruyordu. Annem, benim annem olması gerkenden büyük duruyordu bana göre.

Sorun da burada ya zaten!!! BANA GÖRE OLAN, bana göre ne, neydi?

Hayatıma yaş biçmedim ben. 
Gelişine göre yaşadım, sayılır! 😎

Aramızdaki cinsiyet farkına inat, beni benden daha çok tanıyan; talihsizlikler çemberinin bir araya getirdiği, ailemin de içinde olan dostumla  telefonda konuşuyordum yeni senenin 3. gününde: Söyle bana! Ben neden annemin beni doğurduğu yaşa gelmeme rağmen, hala bebek sahibi olmak istemiyorum? Neden birinin karısı olmak istemiyorum? Sevgilisi sıfatı bana yetiyor, bedenimi , fikrimi dolduruyor taşırıyor. Göklere fırlatıyor. Tam geliyor ruhuma. Özel dikim elbise gibi ...

Çevremdeki bütün dişiler üremişken, üreyemeyenler neredeyse bakkal amcanın torunundan koca, allahın öküz diye bu dünyaya saldığı mavi kimlikli canlılardan baba yapmaya çalışıyorken; ben sadece birinin bir şeyi olma derdindeyim?

Okan Bayülgen'in bir ömür kıskanacağım ex karısı bile (çünkü Okan'ımla evlendi!) 30 yaşına varmadan, çocuk doğurma depresyonuna girmişken; biricik değişmeyen aşkım Teoman bile BABA olmuşken, okuduğum kadınlığa dair kitaplarda, hormonların coştuğu, 30'a varmadan süt bezlerinin şahlandığı, anne olma seramonisinin kulaklarda çanlar çaldığı, çan seslerinden sağır olan dişilerin, genelde en yakındaki öküzle hemen 2 imza ve bir çiftleşme sonrası bebek yapıp, biz aile olduk yehhhhu nidalarını attığı...

Bebek sahibi olmak için dişilerin neredeyse hepsinin öküz/sel körlüğe kapılıp, evlenme sırasına girdiği, düğün sevmem, tantana istemem diyen en bohem takımın dahi "angaranın bağları" ile göbekler attığı, ben yemekten anlamam diyenlerin mutfakta çok iyiyim artık !!! diye palavra sıktığı, adam yaymış! yatarken, bu sabah kahvaltımı yatağıma getirdi kocam!!! 'La başlayan yalanlar sallayan kadınların olduğu dünyada ben neden böyleyim?

Hayatıma dair en büyük planım, üyesi olduğum uluslararsı öğrenci staj değişim organizasyonu AIESEC'in haftasonu eğitimlerinden birinde (sene 2003) "10  sene sonra nerede olmayı hayal ediyorsunuz?"  sorusuna verdiğim yanıttı. 

Bir tek o yanıtta yanılmadım.

Kendimi 10 sene sonra, bir bankanın şubesinde çalışırken, ama üst katındaki masamda!!!! çalışırken, elime oje sürüyorum! demek sureti ile en fantastik, tek kurduğum hayal olan ve tek gerçekleşen hayalimi paylaşmıştım.

Oha diyeceksiniz, ama benim bu hayalim gerçek oldu. (Yazar, bugünü anımsayınca kocaman, hınzır bir gülücük attı kendine 😉)

Her neyse, mesele bu da değil. 

Hayatıma dair korkum hiç olmadı. Endişem olmadı. Planlarım oldu ama sadece tatil ve eğlence odaklı oldu. 

Ben bir milyon beşyüz seksen altı bin kere neye inandım biliyor musun? 

Annenim beni doğurduğu yaşa geldiğimde her şeyin mükemmel olacağına.

Daha doğrusu, her şeye sahip olacağıma inandım.
Sorunsuz bir hayat.
Yetişkin birey olmak.
Kendi ayaklarının üzerinde durabilmek.
Ne bileyim, falanca yerin müdürü, filanca şeyin kurucusu.
Bilmemnenin yaratıcısı.
Yaptığım bir şeyde ama tek bir şeyde "aranan kişi" olacağıma inandım.
Sihirli değnek gelecek, bana 3/5 dürtecek beni ve sonrasında hooooop en tepelere beni taşıyacak...

Kendime dair beklentilerim bunlardan ibaretti.

Asla ve asla annemin yaşına gelip, 3 çocuklu bir kadın olacağım demedim.
2 çocuklu kadın, hayır demedimmmm.
Damızlık niyetine 1 çocuk, onu da demedim be kardeşim!

X Y' nin karısı olacağım; hayır bunu da demedim.

Q Z' nin nişanlısı, bu da değil.

V P' nin yasak aşkı, bu hiç değil !!!

Olsa olsa bayan aY'ın elini, gözünü, dişini,  saçını vs değil de  ruhunu sevecek A B'nin sevmekten bıkmayacağı sevgilisi ...

Bu yaşıma dair tek gerçeğim; başarılı ve çok sevilen çılgın kız / küçük kadın olabilmekmiş.

Sahip olabilmek.
Aile kavramından çok "BİZ" olabilmek.
Elimle yüzünü kaplayabilmek.
Değer görmek.
Çok sevilmek.
Yüzündeki çizgileri de saçındaki beyazları da sevebilmek.

Sevdiği şeylerde başarılı olmak.

Birinin birşeysi ...

32 yaşım, annem gibi olma isteğimden oluşmuyordu kafamda.

Annem olmak isteseydim 25'imde hayatıma koyduğu ipoteği fek ettiğim öküzü terk edeceğime evlenmiş, 1 veledi eteğime yapıştırmış, ikincisi için gün sayıyor olurdum.

Annem kadar sevgi dolu olmak, merhametli olmak, onun kadar anne olabilmek...

Başaramamaktan hep korktum.

Annem, anne olarak kalsın. 32 yaşında kalsın kafamın bir yerlerinde. 2 ülke arasındaki en belirgin sınır niyetine kalsın içimde.

Gittiğim ülkelerden tatil bitti sendromunu ama annemin yemeklerine kavuştumlarla kalsın annem, kalbimde.

Şehriye çorbası ile,
Beni benden alan karnıyarık ile,
Aşklarımdan daha da aşık olduğum Şekerli fasülyesi ile ( zeytinyağlı çalı oluyor, çocuklen şekerli fasülyeydi bana o hala da öyle derim. ) 😊

Sorunsuz, kusursuz, mutlu, tam, aşık, güçlü, başarılı, hırslı, hevesli, sevgili, saygılı ... 32 yaş bekliyordum. 

Böyle işte. 

Olur olur bal gibi olur, diyorum içimden kendime. 

Bu seneki yaşgünümde o da olur. 

Aklımda bir plan var, olursa en bombası olur hatta. 😎

Oldurmayı bilmeli insan , öldürmeyi değil.

Ne diyordum, annemin mutfağında, elimde şarap kadehimle annemin beni doğurduğu yaştayım. 

Sağlığıma ... 😉 🍷