22 Mart 2015 Pazar

Baby Shower Dediğim, Sok Bebeği Duşa

Son kararım budur.
Şu an tam 1 hafta oldu olay biteli.

Düşünmesi 1,5 aydı desem acaba bana kaç kişi inanır? 
Hazırlıklarıma şubat ayının 1'i göstermesi ile başladım. Son 1 senede harcamadığım kadar şarj harcadım. Ben ki bilgisayardan nefret ederim günde 15 saat bıkmadan ( ama sonunda mide bulantası baki ) baktım bilgisayara. 



En iyisi, en güzeli, en havalısı, en en en derken Çin'den bile ürünler getirttim.
Yeri geldi, konuşmaya üşendim ama yılmadım Çin'de sipariş verdiğim çekik gözlü abilerim ve ablalarıma "could you" ile başlayan cümleler yazdım. ( Bu arada Çinliler'in hepsi mi kaba olur abicim; o kadar kibarlığa odun gibi mesajlar attılar bana. )
 
Kilo vermedim bu süreçte ama kibarlıktan inceldim.
 
Çin'den gelen ürünlerimi taşıyan Postacımız, her paket gelişinde sevincime ortak oldu.
Sahi, adamın adı ne ya? 
Telefon rehberimde artık şöyle isimler var : Postacı Bey, Kargocu Çocuk, Toptancı Yüksel, Aynacı Cahit, Çerçeveci Hasan, Ozalitçi Serkan.

Hayatımda "iplemiyeceğim" adamlara iş yaptırmanın bedelini, en sahte gülüşümle ödedim desem... 
Hepsi sağ olsun, işlerimde aksilik olmadı hiç.
Son dakika ayna suplalarımı şeytan dürttü 1 saat erken aldım. 1 dakika geç kalsam Aynacı Cahit, gaza basıp, gitmiş ben de sinirden delirmiş, ağlama krizine girmiş, aynacının ayna dükkanının önce camlarını sonra aynalarını kırıyor olurdum herhalde.
Bu dönemde, aslında beni benden çıkaran şeyin tek başına stres olduğunu öğrendim. 
Aradan tam 1 yıl geçmiş olacak 27 Mart'ta.
1 senedir ilk kez etlerim, kemiklerim ağrıdı. Bedenim yığıldı kaldı. 
Beni yoran sadece stresmiş. Dilerim sonraki yaşamımda bedenimi yıkmayacak işler başarırım.
Uyanamadığım sabahlarım oldu.
Gece uykumdan 5'lerde uyandığım, "avizeden taç sarkması lazım işte bu!!" dediğim oldu. 
Yorgunluktan uyuyamadığım geceler oldu.
Sabah 6'da uyudum 10'da geri kalktım.
Dikişten anlamam, elime aldım makası Doğa'ya tütü kestim. 
Bol miktarda tül kestim.
İğne iplik falan aldım elime.
Kalıplardan taçlar kestim.
Kalemleri kurdele ile ince ince sardım.
Ortaokul yıllarımdan kalan, kullanmaya kıyamadığım hatıra defterimi, Maya için anı defteri yaptım.
Ellerimle de kapladım defteri.
Taç dediğimiz pırıltılı şeyin en güzelini bulmak için google amcayı ağlattım.
Defalarca kişi sayısı hesapladım.
Pişmesi gerekenleri sıraladım. 
Bildiğin iş planı yaptım. 
Planlama manyağıyım ben hani. 
Sonra ne mi oldu? 
40 günün çarşambası bir araya geldi ve son hafta 3 günümü sokaklarda geçirdim. Geceleri 3'lere kadar iş yaptım. 
İtiraf etmekte sakınca görmüyorum. Elimde en bomba makaron tarifi olmasına rağmen, ilk denemem başarısız oldu ve çaktırmadan çark edip, beze kulesi diktim evin ortasına. 
Edindiğim tecrübe, 6 yumurtadan değil , 2'şer 2'şer çırp o yumurtaları sabırsız Bayan aY. 
Bir diğer edindiğim ders ise; evinin kombisi 60'lar da gezinen insanların evine beze kulesi götürüyorsan, istikamet salon değil balkon olmalıymış.

İçinde şarküteri içeren şeylerle uğraşırken, bir dahakine oruçlu olacağım sanırım. Gece 2:30'da salam ve kaşar peynir yemek, ertesi gün etkinlik fotolarında koca bir göbeğe neden oluyor-muş. :( Aslında o kadar da göbekli değilim ben, ne olur bunu bilin. :)

Düşünmekten yoruldum, koşturmaktan yoruldum, paniklerim çok oldu. Yapamıyacağım dediğim tek bir an bile olmadı. Bu tip zamanlarda insana "insan lazım". İnancını belli eden, sevgisini belli eden. Aklını alacağına akıl veren. Kimi zaman gülümseme ile kimi zaman sarılması ile destek veren insan lazım.

Gelen herkesin ayaklarına sağlık. 
Dilerim canım kızımızın ömrü uzun, yolu hep ışıklı olur. Sevgi dolu olur. Şanslı olur. Belki 15/16 yaşlarında o günün fotoğraflarına bakar ve "teyzeme de bak" der. ( Burada gözlerim doldu, sanırım yaşlanıyorum.)

Aklımdan hala zerre kadar anne olmak geçmiyor ama neden ben bu kızları daha doğmadan seviyorum ben; demeye devam ediyorum. Tekme atsa da hissetsem diye beklediğim zamanlarım oldu inkar edemem.

Doğa'ya verdiğim sevgiyi, ilgiyi, duyduğum aşkı, böleceğim / paylaştıracağım diye ödüm kopuyor. Bazen düşünmekten uyuyamıyorum. Çocuklar benim değil, bana da ne oluyor diyorum. Ama yine düşünmeye devam ediyorum.

Adil olmak ...

İsimleri tek tek yazacağım. Umarım unutmam. 
Gelen dostlarımın ayaklarına sağlık. 
Dilerim, sizin de böyle sevgi dolu günlerinizi görürüz.

Abim : Şu saate kadar kahrımı çektin. Eh artık alışkanlık olmuşumdur ben. 😊 Baby Shower Bingomuzun ve diğer tüm oyunlarımızın dizaynı, ve basımı için teşekkürler. Gece 3'lerde hazırladığın play list' i unutmayacağız. ;)
 
Selda : Yingem benim, hamile tütüsünden, kitap ayracına ve ortaşığı kasıp kavuran tavuklu salataya ve ve ve bu dönemde bütün serzenişlerime sevgi ile yaklaştığın için kocaman kalpli teşekkürler.
 
Annem: Annişim, Hayrişim. Beni o kadar çok kovdun ki mutfaktan, sana olan hırsım beni ayakta tuttu ve gece yarılarına kadar çalışabildim. Sen beni sinirlendirmeseydin, ben belki de bu kadar muntazam çalışamayacaktım. Ve başarma hırsım bu kadar yüksek olmayacaktı. Son 2 günde yaşattığın sessizlik için kocaman kalpler de sana.
 
Aysun: Verdiğin akıllar, zarif fikirler, sabrın, ilgin, dostluğun için kocaman kalpler. Resmen her gün benimle mesai yaptın whatsApp üzerinden. Yürü be! :)
 
Taylan: İzmir'den İstanbul'a moral koçu oldun. Gelip sarılmadın ama telefonda sarılmak varsa işte o da senin yeteneğin. Her gün bildiğin işlerimi check ettin. Sana da kalpler.
 
Ayşe: Davetimize tripotunla geldin ne güzel ettin. İlk organizasyonum senin gözünden anılarda. Darısı başına olsun. Aaa bak, ne dedim ben!? Bebek mi? :) Kalp kalp :)
 
Sedef: Kendimi aşan emeklerimi daha 1 ay önceden heyecanla tebrik eden güzel insan. Hamişliğine rağmen, geldin ne iyi ettin ayaklarına sağlık. Darısı senin başına. Sana da kocaman kalpler.
 
Gökçe: Bir akıl hocası daha. İlkyardım simidi. Acil durumda danışılacak insan. Bu makaronu yapacağım, başka çaresi yok. WhatsApp destekleri ve telefon destekleri için  kalp kalp. :)  Darısı başına.
 
Ve
 
Ebru: Annemin mutfağı artık senin mutfağındır. Organik ıspanak, desem? :) Ellerin dert görmesin. Taçlı pastamın tacı senindir. O taç senindir. İnce ince hamuru işlemen, yılmadan tacın üzerine mücevherleri yapıştırman unutulmaz. Kocaman kocaman kalp.
 
Taç taç olalı böylesi olmadı. Şifonlara sardık, balkonlara attık. Yeter ki kurusun diye başında nöbete kaldık.
 

Mine: Bu ellerin sahibi sensin. :) 1 hafta mutfak çilesinin üzerine sayende hepsi silindi gitti. Evine erken gitmek yerine, geç saatlere kadar beni bekledin. Ojelerimin kırmızısından kalpler sana. :)
 
Demet: Ellerine sağlık, pembe kaşıklarımız daha ben dağıtmadan sahiplerini bulmuş. Gün olur belki bu kaşıktan kendisi bir şeyler yer kızımızın. Emeklerin ve zarafetin için kalp kalp kalp. :)
 
Özge: En çarsiz anıma şahit olan ve kilometrelerce öteden, mutfağımdan gelen kokuları hisseden insan. İçten desteğin yeter. Koskocaman kalp kalp.
 
Emeği olan, eli değen, merak eden, destek olan, akıl veren, yol gösteren herkese kalpler.

Baby Shower ne mi demek? Sokun bebeği duşa, kendine gelsin ve baştan başlayalım bu oyuna. ;)


1 Mart 2015 Pazar

Bahar Geldi / Şahidim Olur Musun Sevgilim?

Kesinlikle tahtaları eksik olanlar var bu hayatta ama benim gerçekten kereste imalatı ile uzaktan yakından ilgim olmadı bugüne kadar. Ben hep büyükbaş hayvanlıkla geçindim...

Son dakika işleri ve ve planları gezmeler vs derken dün 21:00'a kadar şeker hamurlarımla sevgi seli yaratarak çalıştım. ve sonrasında cumartesi gecesinin tadını çıkarmak hakkımdı.

Müzik, dans ve alkol triosunun neticesinde başımı yastığa bırakmam sabaha karşı saatleri buldu.
Ne yapalım canım, her anımız işle geçmeyecek ya. Her çalışmanın bir bedeli var. Kimi zaman hamur açmaktan kopar belin, kimi zaman yogadan kimi zaman zumbadan. Seçenek çok, seç, beğen al canım.

Ultra hijyen halime döndükten hemen sonra yatağıma kondum. Oh canım yastığım benim. Benden daha hafif yorganım, rengi huzurlu odam. Öyle böyle derken hemen uyuyamadım tabii. Gazete turları vs derken uyuduğumda sabah 5'e geliyordu.

Yine rüya gördüm. bu kez pilot olmuşum. Afrika'dan evime uçuyordum. Açıkta kalmamışım. Sorun yok. Bir sürü tanımadığım kadının olduğu bir uçak bahsi geçen. Oldum olası uçmaya pek hevesliydim ama derdim pilot olmak değildi hiç. İş işte!

Telefonunun sesini kapatmayı unutmuşum. Tam uçaklar, pilotlar, kadınlar, kalkış izni, kule derken; saat kulesi edası ile çalan telefona uyandım. Gözümü henüz açamadığımdan, kim olduğunu bilmeden açmış bulundum.

Allloooğğğ??!! ( Pazar günü insan aranır mı sabahın köründe öküz! Saat 11:45 bu sırada ... Benim için sabahın körü kavramı 13:30 civarında bitmekte, saygılar! )

Karşımdaki ses, sanki sabahın 6'sından beri ayaktaymış gibi " N'aber kız cadı? " cümlesi ile konuşmaya başladı.

Allah tependen baksın e mi senin? Varlığınla katkın olmadı, sömürün oldu, yetmedi bir de uykumun içine ...

Uyuyorum ben, hayırdır? Kötü bir şey mi oldu? demeyi başarabildim. Demez olaydım. Adama iyi bir şey, bana da çok fena bir şey olacakmış da benim haberim yokmuş. Yememiş içmemiş, bu mevsimi beklemiş. Hatta yememiş, içmemiş, tuvalete yapmamış, beni düşünmüş. Hatta sanırım, cesaret iğnesi falan yapmış olabilir. Evet sanırım benden sonra kafayı sıyırdı bu. Hakikaten yaa ben bu kadar kalıcı hasarlar açmış olabilir miyim bu gerizekalıda?

Konuya girer misin Uzay, dedim gayet uykulu ve sinirli bir tavırla. Huyum değil, kısa kes aydın havası olsun diyemiyorum ben kimseye!

Rüya ile nişanlandım haberin var mı? Evet duydum Uzay, ne olmuş bana ne !?
Tamam işte biz nikah için gün aldık. 28 Mart Cumartesi. Kadıköy evlendirmede, kokteyl var sonrasında.

Nikah şahidim olur musun? diyecektim.

Sizin suratınıza kapı çarpmış gibi oldu mu hiç? Burnunuzun üzerine yumruk yediniz mi ya da ?

Bana olmamıştı da bu sabah oldu.

Onu haber veriyim dedim.

Duyduklarıma elbette inanamadım. Acaba hala rüya devam ediyor. Uzay, rüyamda mı konuşuyor? Demin yanımda olan kadınlar nereye kayboldular?
Sen ne diyorsun be adam!
Sen hep dalgacıydın ya hani. Belki yine şakacıktan diyorsundur.

Aklımdan bir sürü şey geçti ama sanırım dilimi yuttum. Dilim barsaklarıma varmadan, onu çektim çıkardım ve konuşmayı başardım.

Aaaaa hadi ya, bu kadar çabuk mu? Valla cevval kızmış. İyi tamam olur, olurum tabii. Ayıpsın Uzayım!




Sen değil miydin, bu adamla sevgili olmadan önce her derdini anlatan. Gecelere beraber akıp, sorana biz arkadaşız diyen. Arkadaşız ama aşığım abi. Aşık arkadaşız biz. Yok yani aramızda bir şey. Öyle eli belimde gezer ama yok işte, diyen.

Ardından adamla 3 kez sevgililik evresi geçiren.

Kıyamadığından, adamı çöpe atamayan.

Zaaflarından ötürü ( Çünkü hem gözü hem yüzü çok güzel be! ) tekrar tekrar adama şans veren...

Arkadaşız biz yaaa diye gezindiğin dönemde, bana bak evlenirsen nikah şahidin olacağım senin! Sen uslan evlen de şahitlik benden diyen babaannem değildi herhalde!

Yapamayacağım şeylerin lafını etmem.
Söz verdim mi tutarım.
Tuttururum da...

Uzay'ın içimdeki yankıları

Şimdi sıra sende tut bakalım sözünü.


Uzay gayet neşeli ve ciddiydi. Eminim bana bunları söylerken, o mavi gözleri kısık kısık olmuştur. Bir yandan da bilgisayar başında düğün davetiyesine bakıyordur.

Uzaycım, canım.

O zaman sana davetiyeni gönderiyorum, e mail in hala aynı değil mi? dedi.

Bir akşam iş çıkışı beni alacakmış, davetiyenin aslını da verecekmiş.

Nikah şahidine böyle bir kabalık yapılmazmış.

Sanal davetiye, ancak çağırmadık diye ayıp olmasın dediklerimize yollanırmış.

.......

İlk kez bu kadar çok konuştu bu adam.

Alkolün etkisi kaldı diyordum, yok güzelim yok bildiğin adam beni salladı, sarstı, yumruğu çaktı. Gayet ayığım.

Tamam, görüşürüz, öptüm vs diyerek telefonu kapadık.

Elin nişanlısını ben şimdi niye öptüm?

Sevgilim bunları okuyunca ne diyecek?

Herhalde topuklarıma sıkmaz ama kapılar kırılır, alkole vurulur.

Tamam ya öpmek yok, kızma!

Dün gece sokaklara savrulmamın nedeni baharın gelişiydi.

Bahar geldi.

Aşırı hızlı geldi hem de.

Düğün mevsim başlıyor demek.

Hem de bu başlangıç çok "sıkı" oldu be!

Ölsem de giderim.

Giderim, sonra yine ölürüm ama giderim.

Verilen söz tutulur.

Akıl edemedim ben. Belki pastalarını da bana yaptırmak isterlerdi Şöyle pastanın  üzerinde kocaman " R & U " koyardım.

İyicene iyilik timsali oldum.

Akşam içtiklerimden herhalde.

Nikahta ne giyeceğimi bile düşündüm bu satırları yazarken.

İllaki topuklu ayakkabı.

Ve altın tabii ki. Şahitten damada hediye...


Bu bahar çok güzel olsun istedim ben kaç gündür. Kısmeti böyleymiş.

Bu  bahar güzel olacak ben öyle istedim.

Pastel tonlarında bir bahar olsun.

Ilık olsun.

Güneşli olsun.

İlla ki AşK olsun.

Sevgi dolu olsun.

Güzelliklerle dolsun taşsın bu bahar.

Bu da baharlık şarkımız:

Baharlık Şarkı